Sağlıklı yaşlanma

Bu gün çağımızın trend'ine uyalım ve sağlıklı yaşlanmadan söz edelim:

Geçen zamanı geri çeviremediğimiz gibi durdurmak da elimizde değil. Zamanla beraber giden yaşlanma için de bu geçerlidir. Ancak bu konuda yapabileceğimiz çok önemli şeyler var:

Yaşlanma iki koldan ilerler:

Birincisi zamanın getirdiği kaçınılmaz yaşlanmadır. Bunu hızlandıran uygunsuz koşullar olduğu gibi, yaşlanmayı kesin şekilde yavaşlatabilecek, ve zevkle yaşanabilir hale getirecek çareler de elimizdedir. İngilizcedegracefully ageing veya Türkçede zarif yaşlanma bunun için kullanılan terimlerdir.

İkinci tür yaşlanma, eklemlerin kireçlenmesi, kasların zayıflaması,cildin incelip kırışması, sırtın kamburlaşması, görüşün bozulması , işitme kaybının artması, devamlı ve bıktırıcı yorgunluk hissi , depresyon ve daha nice yaşlılığın sevimsiz belirtileri...

Yaşlılığın bu farklı belirtileri nedeni ile insanların kronolojik, (=takvim) yaşı ile biyolojik yaşı arasında az veya çok fark görülür. İşte size bunun için bir örnek:

Hasan bey tavsiye üzerine bir hekime gitmiş.Bekleme odasındaki resminden onu ilk okuldaki bir sınıf arkadaşına benzetmiş ama çok yaşlı görmüş.İçeriye girince doktora tereddütle ‘'siz şu senelerde Zafer İlkokulunda mı idiniz?'' diye sormuş.

hekim de bu yaşlı adamı tanımaya çalışarak evet demiş ‘'siz ne okutuyordunuz?''!!. Anlaşılan ikisi de kronolojik yaşlarını çok aşmışlar.

Bilim ve tıp yaşlanmanın bu her iki yönünde önleyici ciddi ilerlemeler sağlamıştır:

Roma İmparatorluğu'nda insanların ortalama ömrü 24 yıl idi.1850 de Amerika'da ortalama ömür 45 yıl iken 50 yıl sonra 1900 de bu sayı 48 e yükseldi.

Şimdi ortalama ömür uzunluğu 75 yıldır ve 85 yaşın üzerindekiler nüfusun en süratle artan dilimidir. 100 yaşını geçmiş olanlar halen

40.000 civarındadır.2020 yılında bu kesimin 250.000 i geçeceği hesaplanmaktadır.

 Bugün 70 yaş ve üzerinde birçok kadın ve erkek işlerine tam kapasite ile devam etmekte , yeni şeyler öğrenmeye başlamakta veya spor ayakkabılarını ayaklarına geçirip beş kilometrelik yürüyüşlerini düzenli olarak yapmaktadırlar.

Çok dikkatle konuşan araştırıcılar ve ilim adamları bugün dahi insan organizmasının 120 yıl yaşama potansiyeline sahip olduğunu söyleyebilmektedirler. Bu potansiyelin gerçeğe dönüşmesi için çok önemli bir koşul vardır: Yapılması gerekenler ve alınacak tedbirler ömürü oluşturan bütün yıllara yayılmalıdır. Özellikle ikinci tür yaşlanma başlığı altında tarif edilen sevimsiz belirtilerin önlenmesi daha çok elimizdedir ve yaşama yıllar katmak değil, yıllara hayat katmak için gereklidir.

‘'Yaşlılıkta ne yaparım'' korkusu insana yaşlanmadan önce gelmelidir. Korku kelimesini burada bilinç ile değiştirmek belki daha yumuşak bir yaklaşım olur:

Gençliğinde, yaşlanacağını da düşünen insan, yaşlılığının sağlığını genç iken harcamaz bilakis akılcı yaşamı ile yaşlılığına da yatırım yapmış olur. Bu ilişki için çarpıcı bir örnek değerli şairimizin unutulmaz ‘'otuzbeş yaş'' şiiridir: 

OTUZBEŞ YAŞ ŞİİRİ 
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. 
Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, 
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? 
Benim mi Allahım bu çizgili yüz? 
Ya gözler altındaki mor halkalar? 
Neden böyle düşman görünürsünüz, 
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan! 
Hangi resmime baksam ben değilim. 
Nerde o günler, o şevk, o heyecan? 
Bu güler yüzlü adam ben değilim; 
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; 
Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız, 
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; 
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış! 
Geç farkettim taşın sert olduğunu. 
Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

 

Cahit Sıtkı nın bu hisse niye bu kadar erken kapıldığını merak ettim ve hayatını araştırdım. Burada herşey apaçık ortaya çıktı:

İkinci Dünya savaşının buhranlı günlerinde Paris te yaşadığı Bohem hayatının izlerini taşıyarak Türkiye ye döndüğünde yaşlılığa doğru gidilecek bir dönemi çöküntü haline getirmiş ve ne yazık ki bu şiiri yazdığı zaman yolun yarısını çok geçtiğini farketmemiş ve 46 yaşında vefat etmişti.

Bir süre önce liste başı satılan Robin S.Sharma nın Ferrarisini satan Bilge sine konu olan çok başarılı ve ihtiraslı genç bir avukatın hayatı da çok düşündürücü öğretici ve ikinci  bir örnektir:

Julian Newyork ta başarılı, ünlü ve genç sayılacak yaşta bir avukat . Mahkemede müvekkilini maharetle savunurken geçirdiği bir kalp krizi ıle yere düşer.Kitap bu talihsiz olayı tahlil etmekle başlar:

‘'Julian ilk yıllar uzun çalışma saatlerini Firma için iyi olanı yapıyorum diyerek savunurdu ve tropik ülkelerde bir ay tatil yapmayı planladığını söyler,gelecek kış mutlaka der fakat bir türlü yapamazdı.Beklenebileceği gibi son derece başarılı oldu.Çoğu kimsenin ancak düşleyebileceği herşeyi elde etti.Ancak 53 yaşına geldiğinde yetmişlerinde gibi görünüyordu.

Dengesiz yaşam tarzının getirdiği muazzam stress nedeni ile yüzü kırışıklarla dolmuştu.Pahalı Fransız restoranlarında geç saatlerde yenen akşam yemekleri, Kalın Küba puroları ve kadehlerce içtiği konyak onu rahatsız edecek kadar şişmanlatmıştı.Kendini sürekli yorgun ve halsiz hissediyordu.Hemen her gün yapmakta olduğu şey için hiç tutku duymadığını ve bir boşluk hissi ile çevrelendiğini söylerdi.”

Gördüğünüz gibi kitabın kahramanı Julian, insan eli ile getirilen bir erken ve hastalıklı yaşlanma örneği idi.

Dokulardaki yaşlanmaya bağlı değişiklikleri yavaşlatmak kolay, fakat oluşmuş değişiklileri gidermek çok daha zordur.

Hem bilim adamlarının hem fertlerin amacı sağlıklı yaşlanmadır. Kemikleriniz en ufak darbede kırılacak hale gelmişse, cildiniz sarkmış, çökmüş, bağışıklık sisteminiz sizi en basit enfeksiyonlardan bile koruyamıyorsa, koltuğunuza yapışmış oradan kıpırdayamaz hale gelmiş iseniz, zihinsel gücünüz her gün size oyun oynuyorsa geriye doğru baktığınızda bunda kendi sorumluluğunuzu da bulabilirsiniz.Buna uyan çok güzel bir deyim vardır: Zenginler gençliğinde çok kazanmak için sağlıklarını harcamak pahasına çalışırlar sonra da o parayı sağlıklarını geri kazanmak için harcarlar.

Bunları düşünmeye başladığınız andan itibaren iyi sağlık alışkanlıklarını kazanmaya çalışınız:

.1-Doğru beslenmeye önem verin, tek yönlü beslenmeyin, sağlıksız bir şey yiyeceğinize hiç yemeyin daha iyi.

2-Hareketsiz kalmayın: İşiniz icabı her gün yaptığınız hareketler sizi başka hareketlerden uzaklaştırmıştır; onları belirleyin ve yapın. Mafsal sertleşmelerini

kas erimelerini önleyecek tek şey düzenli harekettir.

3-Uyku vücudun, bütün tamirlerini yaptığı dönemdir. Uykuda geçen zamana kayıp gözü ile bakmayın. Uykudan çalan, sağlığından çaldığını bilmelidir. (Bu yazıyı yazarken saate baktım, gece yarısı saat 12 yi geçiyordu !! Doktorun dediğini yap, yaptığını yapma belki bunun için deniyordu).

4-Sağlık kontrollarınızı düzenli olarak yaptırın . Bir çok rahatsızlık sanki sizi üzmemek için hemen kendini belli etmez.Erken farkedilmelerinin önemini söylemeye gerek yok.

5-Kötü alışkanlıklarınızı terk etmede iradenizi zorlayın. Başarılı olduğunuz zaman özgüveninizin artması size en büyük ödüldür.

.6-Zihinsel faaliyet kadar bedenen de canlı ve hareketli kalmaya özen gösterin. İçinizde size bunları yaptırmak istemeyen bir sesi zaman zaman veya devamlı duyabilirsiniz. Burada da iradenizi yine göreve çağırın.

7-Görünümünüze itina edin. Bunu, size bakan başkaları için değil, aynaya bakan kendiniz için yapın.Telkin ve moral en güçlü Placebo dur.Bir gün size tedavi araçlarının placebo etkilerinden de bahsedeyim.

8-Zaman zaman durun ve bu şartların ne kadarını tam olarak yapabildiğinizi kontrol edin. Bu konularda kendinizi acımasızca denetleyin. Bunları tam olarak yapmak, söylemek veya yazmak kadar kolay değildir.

9-Size yardımcı olması için eğer bir sağlıklı yaşlanma programı alacaksanız buna inançla bağlı kalın ve bunu yaşam boyu sürdürmeniz gerektiğini bilin.

10-Şimdi bir yakın fotoğrafınızı çektirin, programa start verin ve nereden başladığınızı belgeleyin.

Başarı sizin ,ödülü de sizindir.